Müzakereci demokrasi

Tarih 28 Haziran 1914, Avusturya-Macaristan Arşidük’ü Franz Ferdinand Bosnalı bir Sırp milliyetçisi tarafından suikasta uğrar. Kaynama noktasına çok yakın bir sıcaklıkta yaşayan Balkanlar alevlenmiş ve bu ateş bir dünya savaşı başlatmıştır.

Geçtiğimiz hafta çarşamba günü kabine toplantısı çıkışında Slovakya Başbakanı Robert Fico silahlı saldırıya uğradı. Başbakan Fico suikast girişiminden kıl payı kurtuldu; hastanede tedavisi devam ediyor. Slovak siyasetçiler bu olayı demokrasiye karşı bir saldırı olarak nitelendiriyorlar.

1914-2024…

Dünyadaki küresel gerilim 1914’ü çok aratmıyor. Doğu Avrupa ve Balkanlar yine dünya siyasetinin merkezinde, İsrail-Filistin savaşı her an bölgesel bir çatışmaya dönüşebilecek özellikte, Çin ile Tayvan ilişkileri gergin. 110 sene öncesinden belki de en büyük fark uygar ülkelerin çoğunun demokrasi ile yönetiliyor oluşu. 1914’te Arşidük’den bahsederken, bugün Başbakan’dan bahsediyoruz. Demokrasilerde iktidar barışçıl bir şekilde seçimlerle değişir. Muhalefet bir gün iktidar olma umudunu taşır ve bu sebeple mevcut iktidarın yönetimini kabul eder. Demokrasinin harcı şiddet değil, müzakeredir. Alman düşünür Jurgen Habermas tarafından öne sürülen ‘müzakereci demokrasi’ kavramına göre demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir; yurttaşlar özgür bir şekilde fikirlerini ifade edebilmeli, toplumsal uzlaşı sağlanması için sağlıklı bir tartışma ortamı yaratılmalıdır.

Bu ‘oyunun’ tek bir kuralı vardır, o da her yurttaşın, örgütün, çıkar grubunun, oyunu bozacak davranışlarda bulunmamasıdır. Demokratik bir ülkede devletin ortadan kaldırılması için demokratik bir müzakere yapılamaz. Demokrasinin yok edilmesi için demokratik eylemler düzenlenemez. Her devlet ve rejim kendini varoluşsal tehditlere karşı korumak zorundadır. Demokratik Barış Teorisi’ne göre: demokratik devletler birbirleriyle savaşmazlar, demokrasilerde karar alma mekanizmaları savaş çıkmasını önler. O yüzdendir ki bir Üçüncü Dünya Savaşı çıkmaması için demokrasilerin kendilerini koruması elzemdir.

19 Mayıs ve Türk demokrasisi

Tam 105 sene önce bugün Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktığında sadece Kurtuluş Savaşı’nı başlatmamış, saltanata karşı Anadolu’dan aldığı güçle Türk demokrasisinin de tohumlarını serpiştirmiştir. Savaş sırasında bile onca entrikaya, güç savaşına rağmen mecliste müzakere etmekten hiç bir zaman vazgeçmemiştir. 600 seneden fazla padişahın kulu olarak yaşayan bir milleti, belki de en dibe vurduğu bir süreçte mecliste toplamış, sadece savaş meydanlarında değil, mecliste nasıl ‘savaşılması’ gerektiğini göstermiştir. Ukrayna Savaşı’nda gördük ki Türkiye’nin demokratik bir ülke olması sadece bizim için değil, dünya barışı için de çok önem arz etmektedir zira demokrasiler savaştan değil, barıştan beslenirler.

Kısa…Kısa…

Putin, tekrar devlet başkanı seçildikten sonra ilk yurtdışı seyahatini Çin’e yaptı. Çin devlet başkanı Xi ile çok samimi bir atmosferde görüşmelerde bulundu. Anti-demokratik kamptaki bu iki büyük güç birbiriyle giderek daha yakın ilişkiler kuruyorlar. 1914’te de benzer kamplaşmalar ve ittifaklar kurulmuş, güç dengeleri oluşturulmuştu…

New York Times’ın ünlü muhabiri Nicholas Kristof anılarını derlediği bir kitap yazdı: “Chasing Hope: A Reporter’s Life”. Önümüzdeki salı günü raflarda yerini alacak kitapta Kristof, Trump’ın demokrasiyi tehditleri karşısında basının tarafsız olmaması gerektiğini yazmış. Müzakereci demokrasilerde basın ve medya dördüncü erk olarak büyük öneme ve sorumluluğa sahiptir.